23 Eylül 2008 Salı

Bir Yol Şiiri

Birbirimizden yollar, ardından dağlar
ve yine yollar kadar uzakken
"rağmen" duyduğumuz yalnızlık hissi
Aylar ardından saatler ve nihayetinde
aslında var olmayan,
fazla izafi zaman kadar yakınlaşmışken
Ruhunu bir yerlerde unutmuş, aceleyle düşürmüş
hiç olmadı inkar etmiş gibi
Bir ırama veyahut hasret güdüsüne bıraktı yerini.
Öyle ki, hiçbirinin gerçek olmadığını sanırsın.
Sürülen otobanlar, basıp geçilmiş tarlalar aslında.
Sürülmemiş tarlalar ve basıp gittiğimiz asfalt değil.
Ve bu ironinin kalbine tuğladan ev yapmış insanın yalnızlığı
en plastik olanı.
Yön tabelalarını tepetaklak etsen de kaybetmezsin yolunu.
Ben bugün bunu öğrendim.
Zaten bilmediğimden değil hani.
Bu da şunu söyler:
hayat dediğinde işe yarayacak hiçbir şey öğrenmedim.
Ama hayallerimi daha bulanık renkli
ve cümlelerimi daha anlaşılmaz,
yazdığım hikayelerimi ve bizzat kendiminkini
daha karman çorman kurabilirim.
O zaman şiirlerim İstanbul'a benzer,
becerebilirsen insan bul!
Latife ediyorum, ya da mübalağa...
Ama ne yalan söyleyeyim
İstanbul'u özlerim
Ve insan özler duyduğunu yazar
Yazar yazmazsa gerçekleşmeye başlar
tüm rüyalar.
Gel gör ki,
benim mizacım İzmir gibidir.
Yazı sıcak, kışı ılık, rüzgarı beter.
Çık çıkabilirsen işin içinden...
Yol dediğin güzel şeydir, vesselam,
sonsuzluk hissi verir,
alır götürür adamı.

28 Temmuz 07
17:50
Bursa'ya gelmeden

Hiç yorum yok: