23 Eylül 2008 Salı

Küçük, Yaşlı, Altın Çınar

Ben dünyanın en uzak ucundaki
En ufak altın çınarım
Bin yıllar olmuş kök salalı toprağa
Kırılganlığındayım hâlâ bir filizin
ve gözlerine sahip bir puhunun
Kapadığım gözler, şafak kızıllığına
İlk ürümesiyle kurtların, açtığım...
Ben, burada, sonuna dek seni beklerim!
Merak etme, gidecek değilim bir yere
Çukurda bir ayağım, sırtımı dağlara vermişim
Öyleyse değmeyin keyfime gene!

Uzanmış ellerim güneşe ermeye
Bilsem de ayın daha yakın olduğunu
Yuvana bak, bir minik serçe, ta en derinde
Hiç korkma!
Yapraklarım olacak beşiğin
En güzel düşlerini koruyacağım soğuktan
En masum yalanlarını saklayacağım kovuğumda...
Bir yara açtım zannedeceksin,
Bir yuva açacağım düşmeden kanatların,
Eğilip tutacağım her rüzgarda elini,
Okşayıp geri koyacağım kaygısıyla incitmenin...
Sonra biraz ağlayacağım
Beni, kırdım, sanacaksın
Güzelliğinden bahsedeceğim bense yağmurun...

Gün olmuş, büyüyeceksin
Büyücek kanatlar sırtında, ne üşüyeceksin
Sıyrılıp yalnızlığımdan, silkineceğim
Gelince zamanı, kuş yuvadan düşecek
Gözden düştüğünü düşüneceksin
Daha yaşlı bir çınar olacağım ben
Daha güçlü çırpınacak kanatların
Herkes, bir zamanlar bir ulu çınar, diyecek
Yüz mü çevireceğim
Hâlâ geceleri ağladığımı dünyanın en uzak ucunda
Göremeyenlerden...

9/7/06
Pzr 01:05(y)

Hiç yorum yok: